Kanaat
Çeşm-i baharıma vurdu güz nice hüzün aldı yaprağı dalımdan. Aylar sürecek bir hasret ki o yüz bir gün utanacak şu yaptıklarından. Ne fetvası geldi ümit edilen o göklerin ne adın okundu çok beklediğim. Sen ümitsiz bir yarın sonlu bir hece velhasıl hiç olmamış ne dilde, ne gönülde yerin. Ne zaman yüreğimin teksirine geçse ad'ların kavminden daha çok daha derin bir ızdırap bir yokluk döküldü göklerden boşaldı üstüme. Ne zaman güneşe sen diye baksam karardı yüzü o vakit küsüp uçsuz bir karanlık ve sonsuz soğumaydı, küskünlük! Miladım oldu, uyandı içim ve sen onun yerini hiç alamadın. Ve afakı saran bu zuhur tutuşmaya hazır ben'im gibi ve sevgide sonsuz edilmiş söze ihanette gördüm nice sevgiliyi. Nicesi ayrı düşe tutulmuş ortak hepsi bir olmuş nefret ve şarap içmekten uyuşmuş zil zelal aynı hiddetle kırıyordu aşkı. Ne dil utansın, ne yüzü haramın ne koyunlar gördü o şehveti bakınca mizana gelmedi utanç hangi yüzle hala aşk diyor insan. Ayrı düşmeli aynı hevese bakan aynı kalmalı bütün cümleler. Dil sürçmemiş zamanlardan olduğu gibi apayrı bir ışığı kalmalı o güzel yüreğin. Hani meale geçmişti bir gün kusura teşbih ile kanaat ettik. O biz tek bir gün azaba vebal saymaz gınaya giden sarhoşlar gibiydik. Altan İlhan Arslan
| |
Просмотров: 968 | |